Dikey Mimari bir “İntihar” Mıdır yoksa gereklilik mi?

99 Gölcük, 2011 Van, 2020 İzmir ve Elâzığ depremleri sonrası gündeme gelen ve tartışılan konu “Dikey” mimari…

Bu konun siyasi tartışmalarına hiç girmeyeceğim, ancak konuya bir meraklı bir mimar “eşi” bakışıyla bakmanın tüm okurlar için önemli olduğuna inanıyorum.

Öncelikle, mimaride “dikey mimari” diye bir terim yoktur. Çok katlı yapı bu amaç için en uygun tabirdir. Peki bu çok katlı mimarinin ilk örneklerine Türkiye’de ne zaman rastlandı ve neden ihtiyaç duyulduğuna gelin birlikte bakalım.

İlk Örnekler

İlk örneklerle ilgili Google’da yaptığım bir araştırma, beni olduğu gibi Wikipedia’ya yönlendirdi. (Şükürler olsun DNS’siz Wikipedia’ya ulaşabiliyoruz 😊) Wikipedia’da yayınlanan bu makaleye göre ilk yüksek mimari yapı örneklerine 1960’lı yıllarda Ankara’da rastlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde inşa edilmiş ilk gökdelen olarak kabul edilen Kahramanlar İş Merkezi ‘ni, sonraki dönemlerde ise diğer büyük şehirler takip etmeye başlıyor. (Wikipedia, 2022)

nsure maximum comfort, features cushions finished with a piping that defines their profile and a distinctive aluminium strip, slightly rounded at the edges which skims the floor, in a brand new polished Brandy colour finish.

Gelişim

İlk örnekten de görüleceği gibi çok katlı yapı ihtiyacı artan kalabalık çalışma ortamlarına tek bir yapı (iş merkezi) içinde hizmet verebilmek adına başlatılıyor. Bu akımı ilerleyen dönemlerde İstanbul, İzmir gibi büyük şehirler takip ediyor.

Peki bu “dikey mimari” diye adlandırılan ya da halk dilinde “yüksek/uzun binalar” diye de geçen bina tasarımlar neden şehirlerin bir silueti haline gelmeye başlıyor.

Türkiye’de yapılan araştırmalara göre, Tarıma makinenin girmesiyle birlikte insan gücüne duyulan ihtiyaç ortadan kalkmış ve işsiz kalan bireyler sanayileşme çabasında olan kentlere doğru iç göçü başlatmıştır. (ŞEN, 2014)

Bu göç dalgasına hazır olmayan büyük şehirler, ilk önce ciddi bir gecekondu problemi yaşıyor. Bu sıkıntının tavan yaptığı en büyük şehir olan İstanbul’la ilgili yapılmış bir haberi linkten ilginize bırakıyorum. Siyasi rantlar için izinsiz yapılan “gecekondu” yapılarının sahiplerinde ilerleyen dönemlerde aflar çıkarılarak çok katlı yapı yapma izni verilmesi çok düşündürücü.

http://arsiv.ntv.com.tr/news/42048.asp?cp1=1

Neyse konumuza geri dönelim. Özellikle 2000’li yıllardan sonra büyük şehirlere doğru artan göç nedeniyle hız kazanan inşaat faaliyetleri sonucu gökdelenlerin yavaş yavaş şehir siluetinin vazgeçilmez bir parçası olmasına tanık etmeye başlıyoruz. (Wikipedia, 2022)

Öncelikle iş amaçlı kullanmaya başlanılan çok katlı bina tasarımlarını bireysel barınma için de kullanmaya izin verilmesi gelen göç dalgasına “kısa zamanda” çözüm oluşturuyor. Ancak artan talep ve rant nedeniyle “mimari” değerlerin hiçe sayıldığı daracık, güneş almayan, doğal rüzgârı engelleyen ve doğadan uzak (ağaçlar, kuş cıvıltıları ve akla gelebilecek diğer tüm doğal unsurlar) beton şehir planlamasından bir türlü vaz geçilemiyor.

Sonuç

Bir mimar çok katlı yapıların tasarlanmasına karşı olamaz. Eğer bu bir ihtiyaç ise insanlara yaşanabilir, güvenli (depreme dayanıklı), huzurlu ortamı izin verildiği müddetçe(!) çok rahat tasarlayabilir. Yurt dışı örnekler gözlemlendiğinde, batılı ülkelerin şehir planlamasını evvelden yaptığını ve alt yapı hizmetlerini bu planlamaya göre uyguladığını söylemek yanlış olmaz. Aynısını ülkemizde gerçekleştirmek çok zor olmasa gerek.  Rant olmadan, önceden belirlenecek yerleşim yerlerinde yüksek katlı veya yüksek katlı olmayan bir şehir planlaması pek gayet uygulanabilir.

O zaman, makalenin başlığındaki soruya gelelim: Dikey mimari bir gereklilik midir? Bence değildir, ancak ülkemizde “Dikey mimari” diye adlandırılan bu tabirin oluşmasındaki nedenleri çok yönlü düşündüğümüzde gerektiğinde mimari değerlere saygı göstererek tasarlanabilir.

Belli ki iç-dış göç problemi kısa zamanda çözülemeyecek ve barınma en temel ihtiyaç olarak dün olduğu gibi bugün de devam edecektir.

Konusunda uzman kişilerle bir araya gelerek tüm şehirler için bir şehir planlaması ve imar politikasının geliştirilmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.

Ancak, ülkemizde “af” lar (“vergi affı, imar affı gibi.”) devam ettiği sürece, birçok değerin ilgili kişiler tarafından su istimal edilmeye devam edileceğine inanıyorum, yoksa depreme dayanıklı yapılar tasarlamak mimarlar olarak çok kolay.

Seyfettin SÜNGER

Meraklı bir Mimar Eşi 😊